BLOG
SERENCEBEY DERGİSİ İLE RÖPORTAJ
Serhat Kutlu
Serhat Kutlu
serhatkutlu@hotmail.com

SERENCEBEY DERGİSİ İLE RÖPORTAJ

İzmir’deki bayrağı gençler devraldı

Yekta Varnalı’dan Başkanlığı teslim alan Serhat Kutlu, yeni yönetimin yaş ortalamasının 39, bayan oranınınsa yüzde 30 olduğunu, en büyük hayallerinin derneğe bir yönetin binası kazandırmak olduğunu söyledi.

Ergin Aslan

E

ge’deki derneklerin lokomotifi olan İzmir Beşiktaşlılar Derneği, Ocak ayı içerisinde yaptığı kongreyle görevi gençlere devretti. İzmir Fuarı’ndaki etkinlikleri, Kızılay ile yaptıkları ortak çalışmalar ve Beşiktaş adına ortaya koyduğu faaliyetleriyle dikkat çeken derneğin, yeni başkanı Serhat Kutlu oldu. Derneklerde yöneticilik yapmanın gönüllülüğü esas aldığını söyleyen Kutlu, “Beşiktaş’ın isminin geçtiği bir dernekte yönetici olmak hem şereftir, hem de büyük sorumluluk ister” dedi. Yeni Başkan Serhat Kutlu, Kongre dönemlerinden Beşiktaş derneklerinin durumuna, Seba sonrası dönemden borç yüküne kadar bir çok konuyu Serencebey’e değerlendirdi.

 

İzmir Beşiktaşlılar Derneği’nin kuruluşundan bugüne, geçen süreci yüzeysel olarak anlatır mısınız?

Derneğimiz 1992 yılında Türkiye’nin ilk Beşiktaş derneklerinden biri olarak 39 Beşiktaşlı tarafından kuruldu. Açılışı Onursal Başkanımız Süleyman Seba tarafından gerçekleşen derneğimiz 19 yıldır İzmirli Beşiktaşlılar arasında sinerji yaratarak Beşiktaş Jimnastik Kulübü menfaatine işler yapma çabasında. Kurucu Başkanımız Sayın Ruhi Uslu ve arkadaşları derneğin kuruluş yıllarında, emekleme dönemlerinde büyük çabalar göstererek derneğimizi çok aktif hale getirmişler. Dernek 2. Başkanımız ve hali hazırda kulubümüz As Başkanı olan Sayın Emin Önal yönetiminde de gelişmeye devam etmiş, üye sayısı 700’lere kadar çıkmış. Dernek faaliyetleri bir ara sekteye uğramış ama 2008 yılında gerçekleşen yeniden yapılanma ile Sayın Yekta Varnalı bayrağı devralmış ve 3 senelik yönetim süresi sonunda bayrağı bize devir etti.

Sizin adaylık ve başkanlık süreciniz nasıl gelişti? Yönetiminizden bahseder misiniz?

Yeniden yapılanma tamamlandıktan sonra derneğin önde gelenleri yönetim kademelerini daha genç ve motivasyonu yüksek üyelerimize teslim etmeyi düşünmüşler. Sayın Yekta Varnalı yönetiminde görev almış olan ben ve 7 arkadaşım aramıza dahil ettiğimiz 9 yeni arkadaşımla beraber bu göreve talip olduk ve 29 Ocak 2011’de yapılan Seçimli Genel Kurul’da üyelerimizin teveccühleri ile 3 seneliğine bu göreve seçildik. Bizim yöneticilik anlamında düsturumuz şudur: Derneklerde yöneticilik yapmak gönüllülüğü esas alır ve Beşiktaş’ın isminin geçtiği bir dernekte yönetici olmak hem şereftir, hem de büyük sorumluluk ister. Attığınız her adıma dikkat etmeli ve sonuçlarını önceden kestirmelisiniz. Bu bakış açısıyla ve liyakat esasıyla oluşturduğumuz yönetim kurulumuz daha ilk gününden camiamızdan çok olumlu tepkiler aldı. Kuruldaki 5 bayan arkadaşımız, ki bu nerdeyse yüzde 30’luk bir oran demek, sporun ve dernekçiliğin erkeklerin egemenliğinde olmadığını en açık şekliyle göz önüne seriyor. Ayrıca 39 olan yaş ortalaması da gençlerin de –sık sık söylendiği ancak hayata geçirilemediği gibi- yönetimlerde aktif olması gerektiğinin en güzel örneği. Kurul üyelerinin profesyonel yöneticiler, avukatlar, bürokratlar, mühendisler, emekçiler, serbest iş sahiplerinden oluşması da, toplumun çeşitli kesimlerini temsil etmek açısından çok önemli. İşte bu kadro ve motivasyonla bu işe soyunmuş durumdayız.

İzmir Beşiktaşlılar Derneği, Beşiktaş’a katkı sağlamak adına bugüne kadar ne gibi çalışmalar yaptı?

Ben size benim de Genel Sekreter olarak görev yaptığım geçmiş yönetimden bahsedebilirim. Belirttiğim gibi yeniden yapılanma süreci olmasına rağmen dernek yönetimi Sosyal alanlarda faaliyet göstermeye çaba gösterdi. Öncelikle Kızılayla ortak bir Kan Kampanyası yaparak ve bunu geleneksel hale getirerek işe başladık. Bu kampanyayı diğerlerinden ayıran bir özellik var bence. Kampanya için Kızılay, İzmir Beşiktaşlılar Derneği’nde düzenek kurdu. Yani kanımızı kendi dernek binamızda verdik. Buradaki amaç mümkün olduğu kadar üyemizi derneğimizde bir araya getirerek bir sinerji yaratmakti. Yani kan vermek bir görevdi ama bunu Beşiktaşlılık kimliği altında yapmak aktiviteyi özel hale getirdi. Bunun haricinde ilklerin kulübü olan Beşiktaş’a yakışır şekilde bir ilk gerçekleştirdik ve İzmir Enternasyonel Fuarı’na stand alarak katıldık. Katıldığımız her sene onbinlerce Beşiktaşlı’yla buluştuk, hediyeler dağıttık, yöneticilerimizle, sporcularımızla (hentbol ve atletizm takımlarımıza sonsuz teşekkürler) taraftarlarımızı buluşturduk. Beşiktaşlı olsun olmasın, ufak çocukların aldıkları siyah-beyaz bir balon veya şeker sonucu gözlerinde oluşan gülüşü unutmayacağız.  Bu fuarın ayrıca şöyle bir önemi var: Başka kulüpleri tutan yetişkinleri kendi kulüplerinden ayıramazsınız ama onları özendirebilir ve kendi kulübünüze sempati duymalarını sağlayabilirsiniz. Biz Beşiktaş olarak en başarılı olduğumuz dönemlerde dahi herkesin ikinci takımıydık. Son zamanlarda kaybolan bu özelliğimizi tekrardan kazanmak yolunda derneklere de büyük görev düşüyor. Bu fuarlarla ilgili küçük bir anekdotu anlatmadan geçemeyeceğim. Çifte kupa kazandığımız 2009 yazında Sayın Yıldırım Demirören  ve Müze Kurulu Başkanımız Sayın Zülal Gök’ün katkılarıyla iki kupamızı da 10 gün boyunca İzmir Fuarı’ndaki standımızda sergiledik. Tabii bu taraftarlarımızdan büyük ilgi gördü. İzmir ve Egeli Onbinlerce Beşiktaşlı iki kupayla resim çektirme şansına sahip oldu. Ama asıl hoşluk Federasyon Kupası’na uzun süredir (o zaman 26 yıldı) sahip olamayan Fenerbahçeli dostlarımızın bu kupaya en az Beşiktaşlılar kadar ilgi gösterip fotoğraf çektirme istekleriydi. O sahneler tatlı bir anı olarak hafızalarımızda.

Göreve yeni başlayan bir ekip olarak, önünüze ne gibi hedefler koydunuz?

Biz sorumluluğumuzun bilincindeyiz ve bir o kadar da gerçekçiyiz. Yapılamayacak hiçbir hizmetin sözünü vermeyeceğiz, ne söylersek onu gerçekleştireceğiz. Şu anda o kadar motive ve heyecanlı bir yönetim kurulumuz var ki toplantılarımızda projelerden bahsederek saatlerce tartışıyoruz. Ancak proje üretmekten daha da önemli olan onları gerçekleştirebilmektir. Bu konuda temkinli davranıyoruz. Beşiktaş Jimnastik Kulubü yaklaşık 24.000 üyesi ve milyonlarca taraftarı ile Türkiye’nin en büyük sivil toplum örgütlerinden biridir. Bunu hiç unutmayarak Sosyal Projelere katkı vermeye devam edeceğiz. Hemen Mayıs ayında artık geleneksek haline gelen Kan Kampanyamızın dördüncüsünü yapacağız. Bu konuda Kızılay Bölge Müdürlüğü ile görüşmeler tamamlandı ve 18 Mayıs Çarşamba günü onaylandı. Özellikle eğitim kurumları ile ilgili projeler üretip yardımlarda bulunacağız. Yardıma ihtiyacı olan eğitim kurumlarına destek olacağız. Örneğin geçen hafta içinde bağış yoluyla bir eğitim kurumuna fotokopi makinası verilmesini sağladık. İlişkilerimizi kullanıp ismimiz geçmese dahi bu tip yardımlarda bulunacağız. Çocuklar geleceğimiz, onlara Beşiktaşlılığı öğretip, eğer hakkediyorlarsa Beşiktaşlı olmalarını sağlayacağız. Kısa süre içinde Onur Kurulu üyelerimizle bir araya gelerek fikir alışverişinde bulunacağız ve onların tecrübelerinden faydalanacağız. Üye sayımızı nitelikli olarak arttıracağız ve İzmirli Beşiktaşlılar’ın enerjisinden yararlanacağız.

 

Beşiktaş’ta 120 civarında dernek var. Takip ettiğiniz kadarıyla dernekler Beşiktaş’a gereken katkıyı yapabiliyor mu?

Beşiktaş isminin ve armasının olduğu heryerde çok dikkatli olmak ve sorumlu davranmak zorunluluğumuz var öncelikle. Maalesef zaman zaman görüyor ve duyuyoruz ki bazı dernekler kuruluş amaçlarının dışında çalışıyor. Bir kere bu çürük elmalar ayıklanmalı. Onları kenara koyuyorum. Diğer derneklerin içinde mutlaka daha fazla faal olanlar var. Özellikle üye yapılarını düzenli kurmuş derneklerin mutlakaki kayda değer katkıları vardır. Daha küçük ölçekli derneklerin yaptığı katkıların da daha az olabileceğini öngörebiliriz. Aslında burada “derneklerin yapması gereken katkılar” diye bir sınıflandırma yapmak güç. Önemli olan herkesin potansiyeli dahilinde üstüne düşeni yapmasıdır. Ama derneklerin bu potansiyellerini verimli kullandıklarını  düşünmüyorum açıkçası.

İzmir gibi büyük bir kentte, Beşiktaş taraftarlarıyla diyaloğu nasıl sağlıyorsunuz?

İzmir hem büyük bir kent hem de Beşiktaş için tarihi önemi var. Beşiktaş Jimnastik Kulubü Futbol Takımı tarihinde 2 kez çifte kupa kazandı ve her ikisinde de 2. Kupayı yani Federasyon Kupasını (eski adıyla Türkiye Kupası) İzmir’de kaldırdı. Her iki finalde de bulunmuş bir İzmirli Beşiktaşlı olarak kendimi çok şanslı hissettiğimi belirtmeliyim. Biz dernek olarak şu iddaadayız: Mesai saatleri içinde kapımızı çalan, İzmirli veya ziyaretçi olsun Beşiktaş’a sığınmak isteyen her Beşiktaşlıya ikram edecek bir bardak çayımız var. Burası bedava bilet – otobüs sağlayan bir dernek değil. Biz burada Beşikaşlılığımızı paylaşmak, Beşiktaş’a bir nebze olsun fayda sağlamak için bulunuyoruz. Beşiktaşlılar’la ilişkimizi de bu yönde ilerletmek istiyoruz. İnternet sitemiz aracılığıyla ve diğer iletişim olanaklarını kullanarak üyelerimize ve İzmirli Beşiktaşlar’a ulaşmaya çalışıyoruz. Önümüzdeki günlerde bu iletişimi arttırmak hedeflerimizden biridir.

Dernek üyelerinin kulübün lisanslı ürünlerine, yayınlarına, kombine kartlarına olan ilgisi ne düzeyde? Bu tüketimi artırmak adına çalışmalar yapıyor musunuz?

Maalesef bu konuda bir bilgi bankamız yok. Ancak şu anda üyelerimizin bilgilerini güncelleme aşamasındayız. Amacımız özellikle üyelerin çocuklarının doğum günü vesaire bilgilerini elde etmek ve onlara doğum günlerinde Yavru Kartal dergisi göndererek dergiyle tanıştırmak. İnanıyoruz ki ağacı yaşken eğersek geleceğimizi garanti altına almış oluruz. Aynı şekilde üyeler ve diğer İzmirli Beşiktaşlılar’a yönelik Beşiktaş Dergisi, KartalNet ve KartalCell konularında bilgilendirme yapıp kampanyalar düzenleyerek Beşiktaş’a maddi katkıda bulunmaları sağlayacağız. Lisanslı ürünler maalesef kanayan yaralarımızdan biri. Ancak burada sorumluluk taraftarımızda olduğu kadar kulübümüzde. Taraftarlarımızdan çoğu kez Kartal Yuvaları’nda aradıkları ürünü bulamadıkları, fiyat-kalite oranının istenilen oranda olmadığı yönünde serzenişler duyuyoruz. Eğer bu gibi sorunlar ortadan kalkarsa, takımıza bağı tescillenmiş olan taraftarlarımızın lisanslı ürünlere daha ilgili olacağını düşünüyoruz. Bu konuda üyelerimiz arasında bir anket düzenleyerek isteklerini Kartal Yuvası yetkililerine ileteceğiz. Kombine konusunda ise mesafeyi göz önüne aldığımızda fazla bir beklentimiz olduğunu söyleyemem. Ama yönetim kurulu arkadaşlarımızdan bir çoğunun kombinesi olduğunu ben biliyorum.

İzmir’de ilçeler dahil 7 adet Beşiktaş derneği bulunuyor. Bu derneklerle diyaloğunuz nasıl? İzmir Beşiktaşlılar Derneği, bu bölgenin lokomotifi diyebilir miyiz?

Bence kesinlikle diyebiliriz. Zaten dernek, üye yapısı, Türkiye’nin en eski derneklerinden biri olması sebebiyle hem bu ünvanı hakkediyor hem de böyle bir sorumluluğu var. Bu bağlamda İzmir ve Bölge Dernekleri ile ilişkilerimiz saygı ve sevgi çerçevesinde hep olumlu olmuştur, olmaya da devam edecektir. Biz demokrasiye, çok sesliliğe inanan bir derneğiz. Nihai amaç unutulmadığı müddetçe dernek sayısının fazla olmasının bir handikap olmadığına inanıyoruz. Sadece ve sadece Beşiktaş’ın menfaatleri söz konusu olduğu müddetçe tüm derneklerle işbirliği yapmaktan kaçınmayacağız.

Derneklerin seçim dönemlerinde hatırlandığına, oy deposu olarak görüldüğüne dair bir görüş hakim. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Bu sorunun cevabını en güzel seçim önceleri derneklere çeşitli yöntemlerle mavi boncuk dağıtan yönetici adayları ve yüzlerce oyu olduğunu iddaa eden dernek yönetecileri verebilir aslında. Bu hataların yapıldığını her seçim öncesi duyuyoruz ve Beşiktaş’ı herhangi bir sıfatla temsil eden kişilere yakıştıramıyoruz. Biz seçim öncesi, diğer derneklerle birlikte, başkan adaylarını İzmir’e davet edip, listelerini tanıtmalarını, projelerini anlatmalarını ve İzmirli Beşiktaşlılar’ın sorularını cevaplamalarını istiyoruz. Siz kendinizi oy deposu olarak göstermek isterseniz karşınızdaki sizi öyle görür. Ben eminim ki İzmir’e seçim öncesi ziyarete gelen başkan adayları oy deposundan ziyade, sorgulayan, cevap arayan, Beşiktaş’ı emin ellere teslim etmek isteyen bir toplulukla karşılaşıyor.

Size göre dernekler bahsedildiği gibi kongrelerde çok etkililer mi?

Bu soruyu “oy hesabı anlamında etkililer mi?” diye algılıyorum. Bu konuyu ikiye ayırmak gerekli bence. Öncelikle bizim derneğimiz gibi demokratik dernekler için bu uygunsuz bir yakıştırma olur. Bizim derneğimizdeki her kongre üyesinin 1 oyu vardır ve o da kendine aittir. Ne başkan tarafından ne de yönetim tarafından herhangi bir telkin bile söz konusu olamaz, bunu tüm açık yürekliliğimle ifade ediyorum. Umut ediyorum ki Türkiye’de birçok dernek bu şekilde hareket etmektedir. Ancak bir de kongre dernekleri söz konusu ki bu organizmalarda aynı demokrasiden bahsetmek mümkün değil. Küçük bir yaşanmış örnek vermek istiyorum. Bir maçtan sonra İstanbul’da 3 arkadaş taksiye bindik. Maç yorumları yaparken Fenerbahçeli olduğunu söyleyen şoför de sohbete katıldı. Biraz sonra cebinden Beşiktaş Kongre Üyesi kartını çıkardı. Babasının falancanın fabrikasında çalıştığını ve o kişi aracılığıyla kulübe üye yapıldığını ve seçimlerde işaret edilen kişi için oy kullandığını söyledi. Şimdi eğer bu kişiyi oy deposu olarak görmek isteyen varsa görsün ama lütfen herkesi kendi gibi bilmesin ve Beşiktaş’a hizmet etmek için çabalayan dernekleri ayrı tutsun. Zaten bu gibi dernekleri diğerlerinden ayırmak için seçim öncelerine bakmak yeterli. Sadece o zaman ortaya çıkarlar ve bir dahaki seçime kadar isimlerini duyamazsınız.

Kulüp ile olan iletişiminiz, ilişkileriniz ne durumda? Derneklerden sorumlu kişilerle rahat iletişim kurabiliyor musunuz? Size olan alakaları nasıl?

Bu konuda eskiye nazaran bir gelişme olduğunu söyleyebilirim. Bundan bir süre önce Dernekler Komitesi Eş Başkanları Sayın Batur Gültekin ve Sayın Yaşar Güngör Şahin derneğimizi ziyaret ederek Yönetim Kurulumuzla tanıştılar. Hem kendi bakış açılarını anlattılar hem de bizim bakışımızı dinlediler. Anlattıkları projelerde yanlarında olduğumuzu ilettik kendilerine. Örneğin Ece Kaya Futbol turnuvasının tüm yurda yayılmasının dernekler arası iletişim için çok faydalı olduğunu düşünüyoruz ve gerçekleşmesi için destek vermeye hazırız. Bu anlamda kulüple iletişimimiz konusunda bir sıkıntımız yok. Zaten burada önemli olan bizim kulüple iletişimimizden çok kulubün bizimle iletişimi. Yani şunu söylemek istiyorum, biz dernek olarak kulüpten bir şey talep etmiyoruz; biz Beşiktaşlılığı,  Beşiktaş markasını en iyi şekilde temsil etmek için organizasyonlar yapmak istiyoruz, eğer mümkünse bizim yanımızda olurlarsa mutlu oluruz. Ama kulüp bizim bölgemizde, dernek amaçlarımız doğrultusunda bir organizasyon yapmamızı uygun görüyorsa bizimle iletişim kurmalı diyorum. Bizim yönetimden  tek isteğimiz Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nü hakkettiği şekilde yönetmeleri ve bu konuda derneklerin de fikirlerine kulak vermeleri.

Beşiktaş’ı yönetimsel anlamda değerlendirir misiniz?

Şu bir gerçek ki Onursal Başkanımız Süleyman Seba sonrası “neo Beşiktaş” olarak adlandırılan dönem bizi pek de mutlu etmiyor. Sportif başarıdan bahsetmiyorum. Son on senede 2 kez şampiyon olduk, zaten şampiyonluk ortalamamız 5 senede 1 değil mi? Hem hani “sevinmek için sevmemiştik”? Ama asıl mesele Beşiktaş kaynaklarının yeterli olarak kullanılamaması ve mali istikrarın sağlanamamış olmasıdır. Son 11 yılda Beşiktaş için mesai harcayan yöneticilerimizin iyi niyetinden şüphe etmesek de 6 Milyon Amerikan Dolarından son mali genel kurulda açıklanan 266 Milyon TL’ye yükselen borç miktarı yönetimsel açıdan sorunlu olduğumuzun açık göstergesidir.

Beşiktaş’ın gelecekteki riskleri nelerdir? Halledilmesi gereken sorunları öncelik sırasına göre anlatır mısınız?

Bana kalırsa 3 tane önemli riskimiz var: Önceliği, takvim yaklaştığı için, stat inşaatına veriyorum. Takip ettiğimiz kadarıyla yönetim tarafından gerekli izinlerin alındığı ve Mayıs ayında yeni stadın inşasına başlanabileceği açıklandı. Ama daha sonra hükümet kanadından bakanlarımızın bu inşaata izin vermeyeceklerini  duyduk. Sürekli olarak da Beşiktaş için şehir dışında bir stad yapılabileceği pişirilerek önümüze sunuluyor. Kanımca bu Beşiktaş’a yapılabilecek en büyük hainlik olur. Şu andaki ismiyle Beşiktaş Fi-Yapı İnönü Stadı, taraftarın deyişiyle Şeref Bey Stadı Beşiktaş’ın mabedidir ve hiçbir Beşiktaşlı mabedinden ayrılmak istemez. Dolayısıyla stadın yapım aşamasında çok dikatli olunması gerektiğini, stattan çıkılmadan parça parça inşaat yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Zaten bugün taraftarlar arasında anket yapılsa, çoğunluğun, yeni bir stat yerine, hataları-eksikleri giderilmiş, güvenliği arttırılmış, daha rahat girilip çıkılacak bir stadı tercih edeceklerini düşünüyorum.

İkinci büyük riskimiz elbette ekonomik durumumuz ve UEFA Kriterleri ile oluşan uygunsuzluk. Eğer mali yapımız ve alacak-borç dengemiz bu şekilde olumsuz olarak devam ederse 2012-2013 sezonuyla uygulanmaya başlanacak olan kriterlerin başımıza iş açacağı, engelleme ve cezalarla karşılacağımız aşikar. Dolayısıyla mali yapı bir an önce düzeltilmeli.

Üçüncü riskimiz de taraftar profilimizdeki değişim. Dillere destan olan taraftarımızda son 12 yıldır inanılmaz bir değişim var. Elbetteki destansılık baki, elbetteki iyi gününde kötü gününde takımına destek olan taraftarımız baki, elbette ki en yaratıcı taraftar kitlesi bizde, ancak özellikle son zamanlarda gündelik ve hatta anlık başarılarla mutlu olan, geleceği önemsemeyen, futbolcusuna hakaret eden, aşağılayan bir taraftar grubu da oluşmaya başladı. Bu özelliklerini beğenmediğimiz ezeli rakiblerimize benzemeye başladı kimi taraftarımız. Kutsalı taraftar olan Beşiktaş için bu genetik değişim kabul edilebilir değildir ve bu konuda bilinçli taraftara büyük görev düşmektedir. Lütfen tribünlere gelsinler, hata yapanları düzeltemeseler bile, Beşiktaş kültürüyle düşünenlerin azınlıkta kalmadığını göstersinler.

Eklemek istedikleriniz var mı?

Son olarak şunu söylemek istiyorum. Beşiktaş’a hizmet eden yöneticiler olarak aslında bizler bir duruşu temsil etmek durumundayız. Beşiktaşlılık duruşu adını verdiğimiz, kimi zaman içi doldurulamayıp  sözde kalan bu duruş, 108 yıllık çınarın vücuda gelişini simgeliyor kanımca. Bizler, ebediyete karışarak bu çınara toprak olan Şeref Bey’lerin, Hakkı Kaptan’ların; yaşayan efsane olarak bu çınara su olan, Süleyman Seba’lar ve ismini sayamadığım binlerce Beşiktaş neferinin izinde yürümek ve bu duruşu gelecek nesillere aktarmak zorundayız.

Tüm Beşiktaşlılar’a saygılarımla…

SON YAZILAR